BLOGLAR

Kozmetik Dermatoloji

Behçet Hastalığı
Behçet hastalığı ilk kez 1937’de Türk Dermatolog Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından oral, genital
ülserler ve göz bulgularından oluşan klinik bir triad olarak tarif edilmiştir.
Bu tarihten sonra hastalık üzerinde çalışmalar yoğunlaşmış ve zamanla hastalığın eklem, santral sinir
sistemi, gastrointestinal sistem, kardiyopulmoner ve ürogenital sistem semptomlarına yol açabilen
sistemik vaskülitik (damar iltihabı) bir hastalık olduğu saptanmıştır.
Behçet hastalığı dünyanın her yerinde bildirilmiş olmakla beraber başta Uzak Doğu, Orta Asya ve
Akdeniz ülkelerini içeren eski İpek Yolu üzerindeki ülkelerde daha sık görülmektedir.
Türkiye hastalığın dünya üzerinde en sık (8-42/10.000) görüldüğü ülkelerden birisidir.
Behçet hastalığı tanısı sıklıkla 20–40 yaş arasında konulur ve her iki cinsiyeti eşit olarak
etkilemektedir.
Hastalığın nedenleri nelerdir?
Behçet hastalığının nedeni tam olarak bilinmemektedir.
Genetik yatkınlığı olan bireylerde infeksiyöz, çevresel faktörlerin tetiklemesiyle immunoinflamatuar
yanıt sonucu geliştiği kabul edilmektedir.
Behçet hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir.
Hastalığının başlıca belirtileri nelerdir?
Behçet hastalığının belirtileri ve bulguları vücudun hangi bölümlerini etkilendiğine bağlı değişiklik
gösterir.
Bu belirti ve semptomlar arasında ağız yaraları, göz iltihabı, deri lezyonları ve genital yaralar
mevcuttur.
Behçet hastalığından yaygın olarak etkilenen alanlar arasında öncelikle ağız gelir. Küçük, ağrı yapan
kabarık lezyonlar kısa sürede ağrılı ülserler halini alır. Yaralar genellikle bir ila üç hafta içinde iyileşir,
ancak bu belirti sıklıkla tekrarlar.
Behçet hastalığından muzdarip bireylerin bir kısmının vücutlarında sivilce benzeri (papülopüstüler)
yaralar gelişebilir.
Bazı vakalarda ise özellikle alt bacaklarda olmak üzere ciltte kızarık, kabarmış ve yüksek hassasiyete
sahip nodüller (eritema nodozum) gelişebilir.
Behçet hastalığı olan bireylerin gözlerinde iltihaplanma görülebilir. Bu iltihaplanma üç tabakadan
meydana gelen gözün ortasındaki uvea tabakasında meydana gelir ve üveit olarak isimlendirilir. Bu
durum her iki gözde kızarıklık, ağrı ve bulanık görmeye neden olabilir. Tedavi edilmemiş üveit,
zamanla görmede azalmaya veya körlüğe neden olabilir.
Behçet hastalığı olan bireylerde eklem şişmesi ve ağrıları genellikle dizleri etkiler. Bazı vakalarda ayak
bilekleri, dirsekler veya kol bilekleri de etkilenebilir. Belirti ve semptomlar bir ila üç hafta süreyle
etkisini devam ettirebilir ve kendiliklerinden düzelirler.
Damarlarda bir kan pıhtısı ortaya çıktığında oluşan iltihaplanma, kollarda veya bacaklarda kızarıklığa,
ağrıya, ve şişmeye neden olabilir. Büyük atar ve toplardamarlarda meydana gelen iltihaplanma ise
ayrıca anevrizma, damar daralması veya tıkanması gibi komplikasyonlara yol açabilir.
Hastalığının tanısı nasıl konulur?
Behçet hastalığının tanısı klinik olarak konur.
Behçet hastalığının tanısı için belirlenmiş çeşitli kriterler mevcuttur.
Genel olarak hastalığın belirtilerinden oluşan bu kriterler tanıda kullanılmaktadır, belirtilerin nadiren
aynı anda oluşması nedeniyle bazı kişilerde tanı konulması zaman alabilir.
Behçet hastalığı tanısı için belirtilen kriterler (Uluslarası çalışma grubu kriterleri);
 Ağız ülserlerinin yılda en az 3 kez meydana gelmesi
 Tekrarlayan genital bölge ülserleri
 Cilt lezyonları
 Paterji testi
 Göz iltihabı (üveit)
Hastalığın herhangi bir spesifik laboratuvar bulgusu yoktur.
Hastalığının seyri nasıldır?
Behçet hastalığı kronik seyirli bir hastalıktır.
Alevlenmeler ve iyilik dönemleri ile seyreder.
Genç erkek hastalarda hastalık daha aktif seyir gösterebilir.
Hastalığın belirtileri ve şiddeti kişiden kişiye, hatta aynı kişide zaman içinde bile değişebilir.
Behçet hastalığı nasıl tedavi edilir?
Behçet hastalığının tedavisi kişinin şikayetlerine ve şikayet yerine bağlı olarak değişiklik
gösterebilmektedir.
Behçet hastalığında ilaç tedavisi hastalığın şiddetine göre de değişiklik gösterebilmektedir.
Behçet hastalığı genellikle ağız içinde aftlar şeklinde kendini belli etmektedir. Bu durumda kişinin
yaşam kalitesinin düşmesine neden olabilir. Tekrarlayan ağız içi aftlarında genellikle kortizonlu
spreyler veya solüsyonlar verilebilir.
Yine genital bölgede meydana gelen ülserler de aftlarla oldukça benzerlik göstermektedir. Genital
bölge için de kortizon içerikli solüsyon veya kremler önerilebilmektedir.
Behçet hastalığının seyri sırasında göz, sinir sistemi veya sindirim sistemi tutulumu meydana gelirse
kortikosteroid içeren ilaçlar sistemik olarak kullanılabilir.
Kortikosteroidlere ek olarak kolşisin, azatioprin, siklosporin, siklofosfamid ve çeşitli biyolojik tedavi
ajanları da Behçet hastalığının sistemik tedavisinde kullanılabilmektedir.
Behçet hastaları birçok uzmanlık dalından hekim ile takip edilmesi gerekmektedir. Başlıca
romatologlar, dermatologlar ve göz hekimleri Behçet hastalarının takibinde görev alabilecek uzmanlık
dalları arasında yer alır.
Behçet hastalığı olan kişilerin mutlaka düzenli takip edilmeleri ve tedavilerini düzenli olarak
aksatmadan yapmaları gerekmektedir.
Hastaların önerilen tedaviye uyumu da tedavi başarısında önemlidir.
Dr. Öğr. Üyesi Selami Aykut Temiz

Damar lazeri tedavileri (Sarı ışık lazer tedavisi)
577 nm derinlikte etkinlik gösteren pro-yellow lazer (sarı ışık lazer) ile ciltte damarlar üzerinde, daha
az enerji harcayarak daha iyi sonuçlar elde etmek mümkün olmuştur.
Kılcal damar içinden geçen kanda oksihemoglobin adlı madde bulunur. Sarı ışık lazerle bu madde
tetiklenerek ısınır, kanın aşırı ısınmasıyla zarar gören damarlar zaman içerisinde kaybolur.
Oksihemoglobinin en iyi emdiği dalga boyu 577 nm’dir. 577 nm pro-yellow (sarı ışık lazeri), PDL (Pulse
Dye Lazer) den %70, KTP 532 nm lazerden %30 daha fazla emilim katsayısına sahiptir.
Sarı ışık lazer PDL'e göre farklı zaman aralıkları ile enerji üretebilmesi sayesinde daha kalın
damarlarda dahi morluk, kabuklanma gibi yan etkilere neden olmadan etkili tedavi olanağı
sağlayabilmektedir.
Sarı ışık lazer tedavisinde tedavi edilen duruma göre tek seansta sonuç alınabileceği gibi birkaç seansta da
alınabilir.
Genelde seans aralıkları 3-4 hafta aralıklarla olmaktadır.
Sarı ışık lazer tedavisinin uygulandığı başlıca durumlar;
• Yüz bölgesi yerleşimli kılcal damarlar
• Rozasea
• Kırmızı yüz
• Spider nevüs
• Telenjiektazik lezyonlar
• Hemanjioma
• Poikiloderma
• Port wine stain
• Postakne eritem
• Cherry angioma
• Melazma
• Lentigo
• Postinflamatuar hiperpigmentasyon
• Rejuvenasyon ile cilt sağlını koruma
Sarı ışık lazer tedavisinin önemli avantajları;
• Yanık ya da pigmentasyon riskinin minimum olması
• Sarı ışık lazerin tüm deri tiplerinde güvenle tedavi imkanı sağlaması
• Sarı ışık lazerin Scanner başlığı ile deri rejuvenasyonu sağlayabilmesi
• Melazma, poikiloderma, lentigo gibi pigmentasyon bozukluklarının tedavisinde kullanılması
• Sarı ışık lazer tedavisinin ağrısız ve acısız olması, tedavinin günlük yaşamı etkilememesi
İşlem akışı nasıldır?
1. Ön muayene, tedavi için gerekli ise tetkiklerin istenmesi,
2. Form doldurulması, tedavinin planlanması,
3. Yüzün temizlenmesi,
4. Fotoğraf alımı,
5. İşlem hazırlığı (Anestezik krem sürülmesi, vs),
6. Lazer tedavisinin uygulanması,
7. Soğuk veya yatıştırıcı uygulama,
8. Güneş koruyucu krem sürülmesi,
9. Gerekli ise ilaç reçetesinin verilmesi ve tarif edilmesi,
10. Kontrol ya da işlem için randevu verilmesi ile tedavi tamamlanır.
Dr. Öğr. Üyesi Selami Aykut Temiz

Sedef Hastalığı (Psöriazis)
Psöriazis (sedef hastalığı) toplumda sık görülen (%2-4), alevlenmelerle seyreden kronik bir hastalıktır.
Genellikle keskin sınırlı, üzerinde hastalığa ismini veren sedefi (gümüş) renkte kepeklenmeler
(pullanmalar) bulunan kızarık lezyonlar şeklinde görülür.
Hastalığın nedenleri nelerdir?
Sedef hastalığının nedeni kesin olarak bilinmemekle beraber, ortaya çıkışında bağışıklık sistemi,
genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir.
Sedef hastalığı bulaşıcı bir hastalık değildir.
Hastalığının tanısı nasıl konulur?
Tanı genellikle karakteristik klinik bulguların saptanması ile dermatolog tarafından konulur, bazı
olgularda deri biyopsisi gerekebilir.
Hastalığının seyri nasıldır?
Alevlenmeler ve iyilik dönemleri ile seyreder, genellikle uzun süreli bir hastalıktır.
Hastalığın belirtileri ve şiddeti kişiden kişiye, hatta aynı kişide zaman içinde bile değişebilir.
Sedef hastalığı diğer hastalıklarla ilişkili midir?
Özellikle şiddetli hastalığı olanlarda kalp damar hastalıkları için yatkınlığa yol açan, kan yağlarında
artışa, tansiyon yüksekliğine ve şeker hastalığına sık rastlanmaktadır.
Obezite (aşırı kilo) ve iltihaplı barsak hastalığı da sedef hastalarında sık görülmektedir.
Sedef hastalarının yaklaşık üçte birinde hayatlarının bir döneminde eklem tutulumu da
görülmektedir. En sık parmak ve bel eklemleri tutulur. Sabah tutukluğu veya uzun süre oturma,
ayakta kalma ile gelişen tutukluk, el veya ayak parmaklarında şişlik gibi belirtilere neden olabilir.
Eklem tutulumu olan hastalarda tırnak tutulumu da sıktır.
Sedef hastalığı nasıl tedavi edilir?
Hastalığı tamamen ortadan kaldıran bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak, uygun tedavi ile hastalık
kontrol altına alınabilir ve uzun süreli iyilik sağlanabilir.
Tedavide hasta ve hasta yakınları hekim ile işbirliği içinde olmalıdır. Hastalığı alevlendirebilecek ilaçlar
ve davranışlardan (kaşıma, banyoda liflenme, kese, vb.) kaçınılmalıdır.
Sınırlı tutulumlu sedef hastalığında öncelikle yerel (lokal) tedaviler seçilmektedir (deri yüzeyindeki
kepekleri uzaklaştıran ilaçlar, kortizonlu ilaçlar, kalsipotriol [sentetik D vitamini], kalsinörin
inhibitörleri). Bu yöntemler birlikte de kullanılabilir.
Dirençli, yaygın hastalıkta metotreksat, siklosporin, asitretin (sentetik A vitamini) ve fototerapi gibi
konvansiyonel tedaviler kullanılabilir.
Yine dirençli, yaygın hastalığı olanlarda biyolojik ajan tedavileri (adalimumab, etanersept, infliksimab,
ustekinumab, sekukinumab, iksezikumab, guselkumab, risankizumab vb.) seçilebilir.
Tedavinin seçimi ve süresinde pek çok faktör etkilidir (hastalığın yaygınlığı, yerleşim yeri, tırnak ve
eklem tutulumu, hastanın ek hastalıkları vb.).
Dermatologların hastalık hakkında bilgi ve deneyimleri kadar hastaların önerilen tedaviye uyumu da
tedavi başarısında önemlidir.
Günümüzde, sedef hastalığı pek çok hastada uygun tedavi ile kontrol altına alınabilen ve uzun süreli
iyilik sağlanabilen bir hastalıktır.


Dr. Öğr. Üyesi Selami Aykut Temiz